20 Mart 2007 Salı

tükeniş


Önce kırılır umut , yen içinde kalır...Sessiz bir korku siner üzerine usulca... Elbiselerin , saçların , vücudun , derin bile korkuya bulanır... Saklı zannedersin bedenindeki yalnızlığın bıraktığı izleri ; ama bazıları onu uzaktan bile farkeder . Kokusunu duyarlar kimi zaman ..."keskin"... Çünki üzerine sinmiştir artık o koku . Çaresizliğin , yokoluşun o keskin kokusu ... Sonra milyon km. hızla beyninin içine bir damla kan düşer . Milyon parçaya ayrılıp bütün beynine yayılır o kan . Artık her zerresi kusursuz bir ölümdür o an beyninde dolaşan damarlarındaki kanın . Beyninde tükenen her dakika , ölümün kurgusuna akan bir nehirdir...
O usul usul biriktirdiğin gündelik mutluluklar...Özel birini öpmedeki derin maneviyat ... Sabahlara kadar , uyuklaya uyuklaya çelik örgülerle örülmüş hayaller... Sonra simsiyah hertaraf ... Yani herşey,gözlerini tavana çakışla başlıyor ... Tıpkı bir balyoz gibi ... Ağır ... Bitirici ... Yokedici ... Artık ne sen hayatın farkındasın,ne de hayat senin farkında ... Sadece yanında öylece yürüyor ... Ne akışının sesini duyabiliyor kulakların , ne de yüreğin yanında olduğunu farkediyor ... Artık beynin de gözlerin de o en uzaklarda seni bekleyen tükenişte çakılı çünkü ... Çünkü bu buz gibi fırtınalı hayatta,son kibrit çöpünüde suya düşürmüşsün ... Son sığınacak kuytuyu kaptırmışsın bir başkasına ...