26 Mayıs 2007 Cumartesi

uçurtma


Sen uçurtmaya hayransın , ben gökyüzüne … alabildiğine mavi olsun yeter bana . kollarımı açar , kucaklarım gökyüzünü . kardeşlerim yanımda nasıl olsa , her yanımda kanat kanat sesleri kardeşlerimin . teller örmeseler keşke hiç önüme . takılacağım diye ödüm kopuyor . ama yinede dayanamıyor yüreğim gökyüzünün çağrısına . ben gökyüzüne hayranım , sen uçurtmaya … alabildiğine rengarenk olsun yeter ki sana . kuyruğumda bin bir parıltı , sanki yıldızları taşırmışçasına peşimde . sımsıkı tut ki , başı bozuk gitmiyim , kaybolmıyım bilinmedik sokakların tellerinde . ne ben gökyüzünü bırakıyım , ne sen ipimi …

21 Mayıs 2007 Pazartesi

YIKIMA HAZIR SURLAR ...


sahtekar biri gibi giriyor karanlık aramıza ... uzaklaştığından beri sen , aralıksız düşünüyorum tüm ayrıntıları ... beynimde ördüğüm ağlar , kendi düşüncelerimin engeli değilmiş ... yanlış sokağın çıkışını örmüşüm meğer kafamdaki ... misketleri yokuştan dökülmüş bir çocuk gibi bakıyorum ardından... bir tanesini kurtarmak için hamle bile yapamıyorum . bazen izlemek daha güzeldir ya birşeyi ... donar kalır sadece izlersin... ateşe verilen buzdolabı köpüklerinin yanışını izler gibi izliyorum... ben izlerken izler kalıyor ellerimde sıçrayan kıvılcımlardan ... ne tentirdiyot yetişiyor yaralara o yüzden , ne de yaralar kabuk bağlıyor... yüreğimin arka kapısını açık unutmuş gitmişim . aklım başka yerde , ben başka yerdeyim . medcezirler oluyor bedenimde ne zamandır . kanım bir çekilir bir gelir , bir çekilir bir gelir . içimdeki is tutmuş duvarların tuğlaları dokunsan ufalanır zaten , medcezire mi dayanır sanki ... ama yinde de umulmakta değil ya darbenin günlüğünde yazan . umulmadığın ardına saklanıp süzüldü yüreğimin surlarından.. mum ile geziyorum fırtınalarda artık yangın çıkarabilmek için ... çünkü kaçılmaz bir korku gibi giriyor karanlık aramıza ... karanlık mı korkutuyor beni , yoksa kaybolmak mı bir türlü kabullenemiyorum .

18 Mayıs 2007 Cuma

KIRMIZI HALI


kapının kulbunu kırıp kapatıyorum artık ardına kadar bütün geçmişimi . beni bir girdap gibi devamlı içine çeken ve sülükler gibi beynimi emen bu insanlara dur diyebilmeliyim ... bir korkuluk gibi boyun eğmektense , bir karga gibi kafa tutmalı , kafa bulabilmeliyim .... ezbere yürüdüğüm , gözüm kapalı ilerlediğim yollar artık tabanlarımı acıtıyor , ufak ufak eritiyorlar sanki tabanlarımı ... sanki daimi bir falakaya kendi şuursuzluğumla , adım adım sebep oluyorum. gelecekte birilerinin kasıla kasıla yürüyeceği o meşhur kırmızı halılı yol , aslında benim tabanlarımdan sızan kanlarla oluşacak . halbuki ne garip bir insanın kendisi için açtığı yolu , huzuru için kanattığı tırnaklarını bir başkasına yapıyor olması ...

8 Mayıs 2007 Salı

güvercin kanadı


kimselere söylemeden uçabilirmiyim acaba . gizli gizli kanatlarımı özgürce çırpabilirmiyim ... kimseler farketmeden göğün her zerresinde . çocukken arabanın camından dışarı çıkartıp kafamı , uçtuğumu hayal ederdim... uçardımda hatta . yüzüme vuran rüzgarın hızından gözlerimden yaşlar gelirdi . hiç bu kadar güzel gözyaşı dökmedim hayatımda .... gözlerimi kapar kendimi kuş gibi hissederdim. yanaklarımdan kulaklarıma doğru süzülen yaşlar bana hızı hissetirirdi... kanatsız da uçulmaz mı ? kimseye gözükmeden arada bir uçsam ben ... görmesin kimse , çünkü uçanlar hep vurulur ... fazla yüskelmeden vururlar beni . halbuki ben göğün sınırına çıkıp süzülmeliyim kilometrelerce . çıkarken kanatlarım yorulmalı , yolunmalı kanat çırpmaktan . inerkende keyfini yaşamalıyım süzülmenin...

şu aşık olduğum şehri bir de gece yanarken görsem ya ,
kanatlarım tutuşurken kıvılcımlarla...

3 Mayıs 2007 Perşembe

UMUT


umut yol olsa devri alem etmiştim şimdiye dek bütün evreni . sanki vardıda bizmi kucaklamadık güleç yüzümüzle. sırtmı çevidik yoksa bir ara geldiğinde... aldığım nefeste endişe kokusu var , hissediyorum... içtiğim suda tedirgin bir tat . hatırlardaki siyah beyaz fotoraflarda böylemiydi halbuki hayat... felek vurur vurur sonra tersine dönerdi herşey... aydınlık bir sabah doğan ağustos güneşi gibi , birden pırıl pırıl olurdu herşey... ve siyah beyaz olmasına rağmen anlardık o fotoraftan güneşin sarı sıcağını...huzur o karşıdan dikkatlice baktığımız umudun yanında değilmiş meğer... meğer huzur yanıbaşımızda çöreklenip bizi beklemiş hep... huzur meğer bize kanatlarını sonuna kadar açan bir sabırmış anladım...