27 Haziran 2007 Çarşamba

sürgün


hangi rüzgara dönsem yüzümü , senin sıcaklığın var ...
hangi yöne baksam ufukta sen ...
derin bir nefes , senin lodosunu getiriyor ciğerlerime .
içime seni çekiyorum ...
aklımın eteklerinde
kimbilir hangi çiçekler yeşeriyor
sen yüreğimin çayırlarında gezerken ...
karıncalar senin tohumlarını çalıyor açma diye ,
sen yine bir sürgün veriyorsun bir yerden ...
anlayamadım .
baharmısın ?
güzmüsün ?
küsmüsün ?

20 Haziran 2007 Çarşamba

şuur-u derya


Kalbimi çıkardım yerinden , bende durmaz artık al .

Aklımla tutunduğum her dal gibi, bu dalda kırıldı yine . neden aklın yolu bir ? halbuki bana fazla alternatif olması gerek . ben her insan gibi değilim , neden tek yolu kullanmak zorunda bırakılıyorum. Neden akla tek bir yol gidiyor neden . neden hep aynı yolu kullanıyor insanlar oraya ulaşabilmek için. Tekmil sözler diziliyor boğazıma ama sesimi hep temkinli çıkarıyorum insanlara .

Artık almıyor bu beyin savsaklanmış sevgileri .

Ellerimde eski fotoraflar gibi duruyor geçmiş yaşadıklarım . donuk , rengi atmış , isli gibi biraz . gülmeye çalışırmışcasına bir çaba yüzümde , her insandaki gibi . ama herkes biliyor isteyerek gülmediğini fotoraftakilerin … nedense herkes herkes gibi yapmacık. Halbuki fotorafı güneşe kaldırsam hiç kimse gözükmeyecek biliyorum .

Karanlıklarda bıraktım kalbimi , bulabilirmisin ki artık…

Öyle karışık ki , kendim bile bulamam herhalde kaybolduğum yeri . herkesin bildiğini zannettiği yerler gibi . hep bir şeyleri sakladığı ama aslında kimsenin bulmasını istemediği yerler işte … güvenli ama kayıp bir yer . çünkü kaybedilen yada kaybolması istenen şey değerli aslında . değeri bitmeyecek belki ama yinede kaybolmalı ortalıktan . hem de kimse bulamamalı . kendi zihnimin deryalarında bile bulamamalıyım …

Başkasının akvaryumunda balık olmaktansa , kendi denizimde boğulurum daha iyi zaten !

5 Haziran 2007 Salı

harabe uykusu


un ufak tozları parçalanıp dökülüyor üzerime binaların ... harcı tutmuyor , elime yüzüme bulaştırıyorum duvarların sıvalarını . kaçak değil halbuki hayatım bu topraklarda .

bildiğim her yöntemi kullanıyorum caydırmak için benliğimi. hayata tutunabiliyor yinede belli belirsiz şeylerle . aslında tutulacak bir yeri yok ... ne bir kulbu var , ne de bir sapı ... parmaklarımın uçlarına kadar işliyor bu direniş nasılsa... hangi hücremin daha baskın olduğunu merak ediyorum işte bu yüzden . hangisi sebep oluyor ayakta durmasına bu bedenin . bu asi duruş , bu karşı koyuş bedenin her organına . benim şu titrek vücudumu koca bir çınar gibi heybetli gösteren o minik hücre hangisi ? gösterdiğinin ardındaki harabede kimler kalıyor halbuki ... yığıntıların arasında ne hayaller yatıyor toz toprak içinde ...

kaçak değil halbuki hayatım bu topraklarda ... her sokağın ağlayışına şahit olmuşum . her yıkılan köhne binanın gözlerini kapamışım ellerimle... fakat nedense yer göstermiyor bu hayat bana ; sessiz , terk edilmiş bir harabede uyumak için bile ...